•Cin Kavramı?
•Kur’an ‘da Cinler ve Özellikleri?
•Cinler Haber Çalabilir mi?
•Hz Peygamber Cinlere Kur’an Okumuş mudur?
•Cinler İnsana Görünebilirler Mi?
•Cinlerle Evlenilir mi?
•Cinlerin Eşya Üzerindeki Tasarrufu Mümkün müdür?
•Değişik Din ve Kültürlerde Cin İnancı?
•CİN NEDİR?
Cin “cenne” kökünden
gelen bir kelimedir.”cennet” ve “cinnet”de aynı kökten gelir.”Mecnun” kelimesi
ise ismi mef’uldür ve cine tutulmuş gibi bir manaya gelmektedir. Cin kavramı
;Cenne Cinne Cenin gibi bazı türevleri ve benzer kelimeleri ile birlikte Arap
dilinde saklanmayı ve gizli kalmayı ihtiva etmektedir.Bu da gösteriyor ki
Arapların zihninde, cinlerin gizli ve kapalı olduğu anlaşılır ve düşünce
onlarda yer etmiştir.
Cinin sözlük anlamına gelince; Örtmek,
örtünmek, gizli kalmak anlamına gelir.Yani zatında değil de bizim için kapalı
veya akla kapalı demektir. Terim anlamı ise duyularla idrak edilemeyen insanlar
gibi şuur ve iradeye sahip olunan,ilahi emirlere uymakla yükümlü tutulan ve
mü’min ile kafir gruplarından oluşan varlık türü anlamlarına gelir.
Kuran'ı Kerim’de cinne, can ve cin
kelimeleri geçmektedir. Bunlardan “delilik” anlamındaki cinne üç yerde “cin
topluluğu”,can iki yerde “yılan”, beş yerde “cin” anlamına
gelmektedir. Yirmi iki yerde geçen cin kelimesi de
melek ve insan dışındaki üçüncü varlık türü karşılığında kullanılmıştır.
AYETLERDE CİN KAVRAMI
Hud/119 Rabbinin
"And olsun ki cehennemi hep insan ve cin ile dolduracağım" sözü
yerine gelmiştir. “Cinne “ kavramı Kur’an’da cin sözcüğünün eş anlamlısı olarak
kullanılmaktadır. A’raf/184. Düşünmüyorlar mı ki, arkadaşları
olan peygamberde deliliğin eseri yoktur. O ancak açıkça uyaran bir kimsedir. “Cinne”
kavramı Kur’an’da cunun(delilik) kavramının gösterdiği anlamı ifade etmek için
kullanılmıştır.
2/275. Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı
gibi kalkarlar. Cinne ile Cin ve Cinne ile Cunun arasındaki bu benzerlik Arapların
Cin ile Cunun arasında bir ilişki olduğuna inandıkları ve Onların, insandaki
deliliği, cinlerin etkilerinden biri olduğuna bağladıklarını gösterir.
•Enbiya/82.
“Dalgıçlık yapan ve bundan başka işler de gören şeytanlardan da onun buyruğu
altına verdik. “Şeytan kavramı da Kur’an’da cin kavramının eş anlamlısı olarak
kullanılmıştır.
KUR’AN’A GÖRE CİNLER VE
ÖZELLİKLERİ
•Rahman/15. Cinleri de yalın bir
alevden yaratmıştır. Bu âyetin "yanan ateşten" diye çevrilen kısmında
geçen mâric kelimesi sözlükte "çalkalanan, yerinde durmayan" ve
"kansan, karıştırıcı" anlamlarına gelmektedir. Birinci manaya göre bu
kısım "dumansız saf alev", ikinci mânaya göre ise "kansan, nüfuz
eden dumanlı ateş" şeklinde açıklanmıştır. Bir çeşit ateşten yaratılmış
ama; ne parıldatıp yanan bir ateş ne de sadece kömür gibi siyah bir duman.
Demek cinler maddenin esaslarından olup etrafa şerareler saçan bir ateşten
yaratılmışlardır.
Cinler madde
alemine “nar ve mearic”ten bir takım varlıklar olmakla beraber zi
şuurdurlar.Bu yönleriyle bitki hayvan gibi diğer canlılardan ayrılıp bizim gibi
mükellef sırasına girerler. Burada cinler,akıl sahibi olmaları açısından
Peygamberlerin tebliğlerine muhatap olmuş, mükellefiyet sahibi varlıklardır. Bir
başka yönüyle bu ayeti Kur’an da cinlerin mahiyetlerinin “dumansız ateşten,
nüfuz edici ateşten” varlıklar olarak betimlenmesinden hareketle onların karbon
asidinden dumansız ateşten yaratıldıkları göz önüne alındığında
canlılığını ruhtan alan ve ezelde var edilen radyoaktif ışınlardan, yaratıldığını
gösterdiği ufoların ve uzaylıların aslında cinler olduğu yönünde yorumlayanlar
da bulunmaktadır.
•Cin/1-2. De ki: "Cinlerden bir
topluluğun Kuran'ı dinlediği bana vahyolundu; onlar şöyle demişlerdir;"
"Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kuran dinledik de
ona inandık; biz, Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız."
Bu ayette de Hz. Peygamber’in tebliğine muhatap olmuşlar ve
bir kısmı iman etmiştir.
•A’raf/179. And olsun ki, cehennem için de birçok
cin ve insan yarattık; onların kalbleri vardır ama anlamazlar; gözleri vardır
ama görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi
hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir.
Mü’min ve kafir diye
ikiye ayrılan cinlerin iman edenleri kurtuluşa ve ebedi saadete ererek cennete
girecekleri, inanmayıp küfürde kalanlar ise azaba uğrayacaklardır.
•En’am/128. Allah hepsini toplayacağı gün, "Ey
cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız" der, insanlardan
onlara uymuş olanlar, "Rabbimiz! Bir kısmımız bir kısmımızdan faydalandık
ve bize tayin ettiğin sürenin sonuna ulaştık" derler. "Cehennem,
Allah'ın dilemesine bağlı olarak, temelli kalacağınız durağınızdır" der.
Cinlerin de insanlar gibi Allah’a karşı yalan uydurdukları haber
verilmiştir. Bu ayetler onların akıl ve irade sahibi olduklarını
göstermektedir.
•A’raf/27. Ey İnsanoğulları! Şeytan, ayıp yerlerini
kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak ananızı babanızı cennetten
çıkardığı gibi sizi de şaşırtmasın. Sizin onları görmediğiniz yerlerden o ve
taraftarları sizi görürler. Biz şeytanları, inanmayanlara dost kılarız. İnsanlar
cinleri göremedikleri halde cinler onları görmektedirler.
•Sebe’/14. Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman,
ancak değneğini yiyen kurt onun ölümünü cinlere farkettirdi. O, ölü olarak yere
düşünce, ortaya çıktı ki, şayet cinler görülmeyeni bilmiş olsalardı alçak
düşüren bir azap içinde kalmazlardı.
Bu ayete bakıldığında da cinlerin gaybı bilemeyeceği
anlaşılmaktadır.
•En’am 6/130 “Ey cin ve insan topluluğu; size içinizden
ayetlerimi anlatan ve şu(korkunç)gününüzün geleceğini haber verip sizi korkutan
peygamberler gelmedi mi? Onları, Rablerinin huzuruna çıkarıldıkları zaman bir
görsen! Allah: "Bu gerçek değil mi?" der; onlar, "Evet, Rabbimiz
hakkı için gerçektir" derler. Allah da "Öyleyse inkar etmenizden
ötürü azabı tadın" der.* En’am 6/130
Yukarıdaki ayetlerde
cinlere de insanlara da elçiler gönderdiğini bildirerek ahirette yaptıklarının
kendilerine sorulacağını belirtmiştir.
CİNLER HABER ÇALABİLİR Mİ?
•Hicr/17. Onları, kovulmuş her
şeytandan koruduk. /18. Fakat kulak hırsızlığı yapan olursa,
parlak bir ateş onu kovalar. /19. Yeri yaydık, oraya sabit dağlar
yerleştirdik, orada her şeyi bir ölçüye göre bitirdik.
Saffat/6-11, Mülk/5 ayetleri şeytanların bir takım şeylere kulak verdiklerini bu
yüzden taşlarla ve ateş
korlarıyla kovulduklarını haber vermektedir. Cinlerin gökten bir şeyler işitmek
amacıyla değişik yerlere oturdukları ve sonra birden katı bekçiler ve ateş korlarıyla karşılaştıkları
ifade edilmiştir. Şuara 210 ve 212. ayetleri
şeytanların bir şeyler duymaktan alıkonduğunu dile getirmektedir.
Burada aniden katı
bekçiler ve ateş korlarıyla karşılaşmalarının gaybi bir şey olmayıp evrende
gelişen bir olay olduğu düşünüldüğünde peygamberlikten önceki Arapların, cin
şeytanlarının göklere çıktıklarına ve orada bir takım haberler
çaldıklarına ve insanlardan bir sınıfla ilişkiye geçerek onlara bu
haberleri ilettiklerine inandıkları çıkarılabilir.
Peygamberlerin
peygamberlikle görevlendirilmesinden hemen önce pek çok gök taşlamasına şahit
olmaları onları dehşete düşürmüş ve bundan dolayı da mühim bir olayın
vuku bulmasının beklentisi içine girmişlerdi diyebiliriz. Saffat
ayetlerinde bunu destekleyen güçlü bir ipucu vardır. Şeytanları ve onların
parlak ateş korlarıyla kovulmasını kaydettikten sonra Peygamber’e, Allah’ın
güçlü, büyük yaratıkları karşısında kendilerinin gücünün ne kadar olduğunu
sorması emrediliyor. Ki onları dahi Allah’ın azabı kuşatmıştır. Tabiidir ki bu
soru ancak bilenlere yöneltilebilir. Zira bu bilgi delili daha da
sağlamlaştırır ve karşı tarafın delilinin çürütülmesine neden olur.
Bu ayetler grubu ve
onların paralelindeki ayetler cinlerle ilgili gaybi ve imani hakikatleri ihtiva
etse de peygamberlikten önceki Arapların cinlerle ilgili bir takım inanç
düşünce ve mefhumlarına ışık tutar.
Cahiliyye döneminde
yaygın olan, cinlerin yüksek semalara çıkarak Allahtan bilgi aldıklar veya
çaldıkları dolayısıyla gaybi bilgilere muttali oldukları yolundaki yanlış
inancı Kur’an şiddetle reddetmiştir.Kur’an da cinlerden bahseden
ayetlerde üzerinde en fazla titizlik gösterilen konu onların gaybı
bilmeyecekleridir.
Ayetlerin hedef aldığı doğrular ve kavramlar eğer muhatabın bunlar
hakkında bir ön bilgisi varsa daha etkileyici olur. Dolayısı ile bu ayetlerle
Arapların anlayışlarının paralel olduğuna işaret edilmektedir.
Cahiliye
Arapları,büyücülerin kahinlerin, şairlerin, sihirbazların cinlerle irtibatlı
olup onlardan ilham aldıklarına cinlerin de gökten kulak hırsızlığı yoluyla
haberler çalıp bunları kahinlere verdiklerine, bu yüzden onların ardından gökte
kayan ışıklar atıldığına inanırlardı. Bu inanca sahip olan Cahiliye Arapları,
Kur’an’ın da cinler tarafından gökten çalınıp Hz.Peygamber’e atıldığını
sanmışlar, bu yüzden O’na kâhin, şair, sihirbaz ve mecnun demişlerdi. Onların
bu düşüncelerini reddetmek için ayetlerde cinlerin ağzından, artık eskisi gibi
göğe sokulup haber çalamadıkları, atılan ışınlarla kovuldukları
anlatılmaktadır.
Şuara 210/212 “Onu şeytanlar indirmedi. Bu onlara yaraşmaz ve zaten yapamazlar
da .Çünkü onlar (meleklerin sözünü) dinlemekten uzaklaştırılmışlardır.”
HZ. PEYGAMBER CİNLERE KUR’AN
OKUMUŞ MUDUR?
•En’am/112 Aldatmak için birbirlerine cazip
sözler fısıldayan cin ve insan şeytanlarını her peygambere düşman yaptık. /130.
"Ey cin ve insan topluluğu! Size ayetlerimi anlatan, bugünle
karşılaşmanızdan sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" "Kendi
hakkımızda şahidiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı da inkarcı
olduklarına, kendi aleyhlerinde şahidlik ettiler. Cinlere de peygamber
gönderildiği ve onlara da buyrukların tebliğ edildiği açıklanmıştır.
• Zariyat/51.
"Allah'ın yanında başkasını tanrı kılmayın; doğrusu ben sizi O'nun azabı
ile açıkça uyaranım."
•Ahkaf/29. Kuran'ı dinleyecek cinlerden bir takımını
sana yöneltmiştik. Onlar Kuran'ı dinlemeğe hazır olunca birbirlerine:
"Susun" dediler. Kuran'ın okunması bitince, her biri birer uyarıcı
olarak milletlerine döndüler. 46/30. Şöyle dediler: "Ey
milletimiz! Doğrusu biz, Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekileri
doğrulayan, gerçeği ve doğru yolu gösteren bir kitap dinledik."
46/31. "Ey milletimiz! Allah'a çağırana (Muhammed'e) uyun ve O'na inanın da Allah da sizin
günahlarınızı bağışlasın ve sizi can yakıcı azabdan korusun."
CİNLER GÖRÜLEBİLİR YA DA FARKLI ŞEKİLLERE
BÜRÜNÜRLER Mİ?
İslam alimlerinin bir kısmı bazı hadisleri
delil alarak melekler gibi şeytan ve cinlerin de yaratılmış oldukları asli
suretlerinin dışında başka şekillere büründüklerini söylemişlerdir. Er Razi de cinlerin başka şekillere giremeyeceklerini
böyle bir şeyin kabulü durumunda dünyada insanlara güvenin kalmayacağını ve
onların Peygamberlerin suretlerine giremeyeceklerini aksi takdirde dinden olan
hiçbir şeye güven kalmayacağını söylemektedir.
El Ferra da cebrail’in dıhyetü’l kelbi,
Süreka bin Malik şekline girmeleri gibi olayların ancak Allah’ın iradesi ile
meydana gelebileceğini Cebrail’in(a.s) Hz.Meryem’e “Düzgün bir insan suretinde
görünmesinin de böyle olduğunu belirtmiştir. Peygamberimizin Cebrail, şeytan ve cinleri
gördüğüne dair hadisler de vardır. Kur’an’ı Kerim’den Hz Peygamberin Cebrail’i
asli suretini de gördüğünü söyleyenler aşağıdaki ayetleri delil olarak
gösterirler.
Necm/5-7. Ona, çetin
kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken
doğruluvermiş.
/8. Sonra
yaklaşmış ve inmiştir. /9. Araları iki yay aralığı kadar veya
daha da yakın oldu. /10. Allah o anda kuluna vahyedeceğini etti. /11.
Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı. /12. Ey inkarcılar! Onun
gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışır mısınız? /13-14. And
olsun ki o, Cebrail'i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür.
Bu açıdan melek cin ve şeytanların ince, şeffaf, ruhani bir yapıya sahip
oldukları, asli vücud yapılarının insanlarınki gibi yoğunlaştırılmamış olduğu
da bir gerçektir. Meleklerin ve cinlerin şeffaf, ince bir vücud yapısına sahip
olmaları, istisnai hallerde Allah’ın iradesiyle kesafet kazanmaları ya da
Peygamberlerin onları görebilecek göz yapısına kavuşturulmaları da imkan dışı
değildir.
İmam Şafii bu konuda; Adalet
sahibi kimselerden olduğu halde kim cinleri gördüğünü ileri sürerse, şahitliği
reddolunur. Allah’u Teala’nın “o ve kabilesi, sizin onları görmediğiniz yerden
sizi görürler” ayetine muhalefet etmesinden dolayı da azarlanır. Cinleri
gördüğünü söyleyen kimse bir Peygamber olursa o başkadır.
Bu konuda İslam
alimlerinin farklı yorum ve yaklaşımları vardır. Ancak İmam Şafii’nin de
belirttiği gibi diğer insanların cinleri görmeleri söz konusu olmamalıdır.
Gerek insanların tarihi müşahede ve tecrübesi gerekse ilgili ayetin
aksini bildirmesi sebebiyle diğer insanların cinleri görebildikleri konusunda
güvenilir bilgilere ulaşılmamıştır.
Bakıldığında cinler Hz
Peygamber’e iman etmeye geliyorlar,ondan Kur’an dinliyorlar, Allah’ın emir ve
yasaklarını öğreniyorlar.Bu sebeple onların Hz Peygamber’i görüp işitmeleri
nasıl gerekli oluyorsa Hz Peygamber’in de onları görmesi ve işitmesi ve
sorularına cevap vermesi açısından lüzumludur.Çünkü o insanların ve cinlerin
peygamberidir.
Bu konuda Elmalı,
Süleyman Ateş gibi müfessirler, insanın şeytanı görmediğini, mahiyet itibariyle
bu gözümüzle değil ancak manevi gözle görülebileceğini kaydederek
,”Muhakkak ki Peygamber, şeytanı meleklere mahsus, manevi bir güçle görmüştür. Bu
basiret gözüdür. Bazı velilerin cinleri gördüklerini bizzat kendi
ağızlarından dinlemişizdir” demektedir.
Buradan anlaşıldığına
göre Peygamber ve bazı büyük insanlar, melek, cin, şeytan gibi ruhani
varlıkları asli suretleriyle görebilecekleri gibi, Allah’ın iradesi
doğrultusunda onların kesafet kazanmalarıyla da başka şekilde görebilirler.
Sonuç olarak normal
insanların onları göremeyeceklerini, cinlerin ve insanların vücut yapılarının
buna uygun olarak yaratılmadığı, Peygamberler ve manevi açıdan büyük insanların
Allah’ın izni ve iradesiyle cinleri görebildiklerini söyleyebiliriz.
CİNLERLE EVLENMEK
İslam alimleri
Kur’an’ı Kerim’de yer alan bazı ayetler dayanarak cinlerin kendi aralarında
evlenip, yapılarına uygun aile hayatı yaşayarak çocuk sahibi olduklarını söylemişlerdir.
Bu konuda delil getirilen Ayetlerden birisinde Kehf/50. Meleklere: "Adem'e
secde edin" demiştik. İblis'ten başka hepsi secde etmişti. O, cinlerden
idi. Rabbinin buyruğu dışına çıktı. Ey insanoğulları! Siz Beni bırakıp onu ve
soyunu dost mu ediniyorsunuz? Halbuki onlar size düşmandır. Kendilerine yazık
edenler için bu ne kötü değişmedir!
Yukarıdaki ayet
cinlerin de yapılarına uygun bir şekilde cinsel ilişkide bulunduklarını ve
zürriyete sahip olmak için kendi aralarında evlendiklerini göstermektedir.Bu
konuda İslam alimleri arasında görüş ayrılığı yoktur. Ancak cinlerle insanlar
evlenebilirler mi? Cinler mensup bir kadın ile insan neslinden bir erkek ya da
kadın ile cin erkeği evlenebilir mi? Bu mümkün ve islama göre caiz olur mu?
Cahiliye dönemi
inancına bakıldığında “Fatıma bint Numan adlı Yesribli bir kadına bir cin
erkeği musallat olmuştu Eve geldiği zaman bu kadına saldırıyordu.O cin
erkeği yine bir gün adeti üzere gelerek duvara yaslandı ve daha önceleri
yaptığı gibi davranmadı. Bunun üzerine Fatıma ; niçin içeri gelip önceden
yaptığın şeyi yapmıyorsun ? Diye sordu bu rivayet Cahiliye dönemi halkının
cinlerin insanlarla cinselilişkide bulunabileceklerine inandıklarını
göstermektedir. Bir başka rivayet de Sebe Melikesi Belkıs hakkındadır.
Bakıldığında Bu ve buna benzer rivayetler israiliyyat kaynaklı olduğu
görülmektedir.
Bir insanın cinlerle
evlenmesi mümkün değildi.Ayrıca her iki cinsin evlenmeleri, cinsel ilişkide
bulunup çocuk sahibi olmaları yaratılışları açısından da mümkün değildir.Çünkü
cinler ruhani insanlar ise cismani varlıklardır.
Sonuç olarak insanlarla
cinler arasında nikahın mümkün olmadığını konuyla ilgili olarak zikredilen dini
delillerin delillerin sadece bunun caiz olmadığını değil aynı zamanda böyle bir
şeyin fiilen de mümkün olmadığını söyleyebiliriz.Halk arsında rastlanılan
bu tür rivayetlerin asılsız olduğunu cinlerle evli olduğunu ileri süren
kimselerin ise ruhsal açıdan rahatsız olduklarını ve tedaviye ihtiyaç
duydukları söylenebilir.
CİNLERİN EŞYA ÜZERİNDE TASARRUFU
MÜMKÜN MÜDÜR?
Kur’an’ı Kerim’in
bildirdiğine göre Hz Süleyman ‘ın emrinde, cinler de vardı. Neml/17-37,38-40
ayetler, cinlerin yüksek bir hıza sahip olduklarını gösterdiği gibi, onların
aynı süratle eşyayı bir yerden diğer bir yere nakletme gücüne sahip olduklarını
da ortaya koyar. Burada cinlerden olan İfrit’in “Bunu yapmaya gücüm yeter ve
bana (bu konuda)güvenilir” demiştir. Cinin bu işi nasıl yapacağı konusunda
ayrıntılı bir bilgi yoktur. Cin sadece bu işi “Hz Süleyman’ın makamından
kalkmadan” yapabileceğini söyleyerek hızına işaret edilmektedir.
Yukarıdaki ayetlerden
bir eşyayı,onun mahiyetini değiştirmeden ışık hızıyla çok uzak mesafelere
götürebilecekleri ağır yükleri kaldırabilecekleri anlaşılan cinler acaba
insanın dünyasına müdahale etme hakkına sahipler midir? Canları isteyince ya da
kafaları kızınca insanın evine koyduğu eşyaları alıp başka yere koyabilirler
mi? Bu sorulara şu maddeleri sıralayarak mümkün olmadığı kanaatine varılabilir.
Ø
Allah kendisine halife seçmiş ve yeryüzünde tasarruf hakkını ona
vermiş, şeytanların anası olan İblis’e bile secde etme emrini vermiş Allah da
ona vesvese ve kötü telkin yapmaktan başka kulları onun bir hakimiyeti
bulunmadığını bildirmiştir.
Ø
Bir de sünnetullah bu şekilde düşünmemizi gerektirmektedir. Buna
göre zelzele, fırtına,yağmur, sel zamanın eskitmesi gibi tabii sebepler dışında
yeryüzünde insanın meydana getirdiği eserlerin kendisinin dışında cin-şeytan vs
varlıkların eliyle yerlerinin değiştirilmesi Allah’ın öteden beri süregelen
kanunlarına aykırıdır.
GENEL OLARAK CİNLER
•72/1-2.
De ki: "Cinlerden bir topluluğun Kuran'ı dinlediği bana vahyolundu; onlar
şöyle demişlerdir;" "Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren
bir Kuran dinledik de ona inandık; biz, Rabbimize hiçbir şeyi ortak
koşmayacağız." 72/3. "Doğrusu Rabbimizin yüceliği her
yücelikten üstündür. O, zevce ve çocuk edinmemiştir." 72/4.
"Doğrusu aramızdaki beyinsiz, Allah'a karşı yalanlar uyduruyordu." 72/5.
"Doğrusu insanların ve cinlerin Allah'a karşı yalan uydurabileceklerini
sanmazdık." 72/6. "Gerçekten, bir takım insanlar, cinlerin bir
takımına sığınırlardı da onların azgınlıklarını artırırlardı." 72/7.
"Doğrusu,
onlar da sizin, Allah'ın kimseyi yeniden diriltmeyeceğinizi sandığınız gibi
sanıda bulunmuşlardı." 72/8. "Doğrusu biz göğü
yokladık; onu sert bekçiler ve kayan ateşlerle (ışınlarla) doldurulmuş
bulduk." 72/9. "Doğrusu biz, göğün dinleyebileceğimiz
bir yerinde otururduk; ama şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözleyen bir
ateş (ışın) buluyor." 72/10. "Yeryüzünde olanlara kötülük mü murad
edildi, yahut Rableri onlara bir iyilik mi dilemiştir, doğrusu biz bilemeyiz."
72/11. "Doğrusu aramızda iyiler de vardır, bundan aşağı bulunanlar da
vardır. Biz, türlü türlü yolda olan topluluklardık."
•Neml/39. Cinlerden bir ifrit: "Sen yerinden
kalkmadan önce sana onu getiririm, buna karşı güvenilir bir güce sahibim"
dedi.
•Hicr/27. Cinleri de, daha önce, dumansız ateşten
yarattık.
•En’am/100. Cinleri O yaratmışken kafirler Allah'a
ortak koştular. Körü körüne O'na oğullar ve kızlar uydurdular. Haşa, O onların
vasıflandırmalarından yücedir.
•En’am/128. Allah hepsini toplayacağı gün, "Ey
cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız" der, insanlardan
onlara uymuş olanlar, "Rabbimiz! Bir kısmımız bir kısmımızdan faydalandık
ve bize tayin ettiğin sürenin sonuna ulaştık" derler. "Cehennem, Allah'ın
dilemesine bağlı olarak, temelli kalacağınız durağınızdır" der. Doğrusu
Rabbin hakimdir, bilendir.
•Saffat/6. Şüphesiz Biz, yakın göğü bir süsle,
yıldızlarla süsledik.
Saffat/7. Onu, inatçı her türlü şeytandan koruduk.
Saffat/8-9. Onlar yüce
alemi asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir
azap vardır.
Saffat/10. Hele bir tek
söz kapan olsun; delici bir alev onun peşine düşüverir.
•Sebe/14. Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman,
ancak değneğini yiyen kurt onun ölümünü cinlere fark ettirdi. O, ölü olarak
yere düşünce, ortaya çıktı ki, şayet cinler görülmeyeni bilmiş olsalardı alçak
düşüren bir azap içinde kalmazlardı.
•72/12. "Yeryüzünde kalsak da Allah'ı aciz
bırakamayacağımız, başka yere kaçsak da, O'nu aciz kılamayacağımız gerçeğini
şüphesiz anladık."
72/13. "Şüphesiz, doğruluk rehberi olan Kuran'ı dinlediğimizde ona
inandık; kim Rabbine inanırsa, o, ecrinin eksiltileceğinden ve kendisine
haksızlık edileceğinden korkmaz."
72/14. "İçimizde,
kendini Allah'a vermiş olanlar da, yazık edenler de vardır. Kendini Allah'a
veren kimseler, işte onlar, doğru yolu arayanlar, ona layık olanlardır."
72/15. "Kendilerine
yazık edenlere gelince; onlar, cehennemin odunları oldular."
•Ahkaf/29. Kuran'ı dinleyecek cinlerden bir takımını
sana yöneltmiştik. Onlar Kuran'ı dinlemeğe hazır olunca birbirlerine:
"Susun" dediler. Kuran'ın okunması bitince, her biri birer uyarıcı
olarak milletlerine döndüler.
•Neml/82. Dalgıçlık yapan ve bundan başka işler de
gören şeytanlardan da onun buyruğu altına verdik. Onların hepsini gözetiyorduk.
Kur’an’da cinler,
Allah’ın dumansız bir ateşten yarattığı, insanları gören, fakat onlara
görünmeyen bir varlık kategorisi olarak anılmaktadır.Yukarıdaki ayetlerde de
görüleceği gibi cinler irade sahibi varlıklardır ve onlar da insanlar gibi
denenmektedirler.Onların yer yer insanlarla ilgilendikleri,kur’an’ın
haberlerinden ve bu ilişki üzerine üretilen edebiyattan anlaşılmaktadır.
Cahiliyye döneminde
yaygın olan, cinlerin yüksek semalara çıkarak Allahtan bilgi aldıklar veya
çaldıkları dolayısıyla gaybi bilgilere muttali oldukları yolundaki yanlış
inancı Kur’An şiddetle reddetmiştir.Kur’an da cinlerden bahseden
ayetlerde üzerinde en fazla titizlik gösterilen konu onların gaybı bilmeyecekleridir.
Hadislere baktığımızda
cinlerle alakalı oldukça bol malumat bulunmaktadır.Hz peygamberin cinlerle
konuşmuş olduğu,hatta rivayete göre namazını bozmaya çalışan bir cini
yakaladığı ve onu ashaba göstermek için bir yere bağlamak istemişse de daha
sonra bundan vazgeçip serbest bıraktığı başka bir hadis rivayetinde de Hz
peygamberin geceleyin bir grup cinle bir arada bulunmuş , onlara Kur’an
okumuş,sabah olunca da durumu ashabına anlatıp yaktıkları ateşin kalıntılarını
kendilerine göstermiştir. Yine çeşitli rivayetlerde cinlerin yiyip içtiği; Hz
peygamberin cinlere de peygamber olduğu, cinlerin Kur’an dinledikleri ve
müslüman oldukları, cinlerden Allah’a sığınılması gerektiği, çeşitli deliklerin
cinlerin meskenleri olduğu ve buralarda hacet gidermenin yasaklandığı gibi daha
çok bilgi bulmak mümkündür.
DEĞİŞİK DİN ve KÜLTÜRLERDE
CİN İNANCI
Tarihe baktığımızda
insanların tarih boyunca Tanrı dışında bir takım görünmeyen sıra dışı
varlıklara inandıklarını görürüz. Hatta insanların değişik devirlerde ve
coğrafi bölgelerde bu varlıkların iyilerine ve kötülerine farklı isimler
vermişlerdir.
Eski Asurlular ve Babilliler arasında toplumun her kesiminde ruh
ve cinlere inanılır, bunların insanlara musallat olduklarında onlardan
uzaklaştırılmaları için çeşitli çarelere başvurulmuştur. Eski
Yunanlılar’da Daimon, Tanrı ile insan arasında aracılık yapan yarı tanrı bir
varlık anlamında kullanılmıştır.
Batıda olduğu gibi doğuda da ruhlar ve cinler her zaman önemini
korumuştur
Çinliler’de cinler ve
ruhlar görünmez alemi kapsar. Çinliler cinlerin her yerde bulunduğuna onların
ölüleri canlandırabileceğine, mezarları,yol kavşaklarını ve akrabalarının
evlerini sık sık ziyaret ettiklerine inanırlar
Japonlar’da da
görünmeyen varlıklar hayvan ve insan ruhları,hayaletler,cinler ile ilgili
inançlar vardır. Onlar da bu konuda Çinlilerden etkilenmişlerdir.
Hintliler’de cinni
varlıklar iki gruba ayrılır.İnsanlara iyi davranan I.gruptakiler gökte bulunur
bunlar iyilerdir II. gruptakiler ; ise yeryüzünde,mağaralarda ve yer altında
yaşarlar bunlar düşmanlardır.Hastalık sıkıntı ve ölüm getirirler.
Türklere baktığımızda
da müslüman olmadan önceki inanışlarında dünyanın ruhlarla dolu olduğu
gibi benzer yanlar bulunmaktadır.
I.YAHUDİLİKTE CİN İNANCI
Yahudilerde cinlerin
varlığının kabulünün yana sıra cinlerin insan ve hayvanların içine girerek
onları delirttiğine inanıldığını gerek Yahudi ve Hrıstiyan kutsal metinlerinde
gerekse de K.Kerim’de geçen ayeti kerimelerde bahsedilmektedir. Yahudilikte iyi
olsun kötü olsun bütün ruhani varlıkların Tanrı’nın kontrolünde olduğu
belirtilir. Bu metinlerde şeytan bile insanların Tanrıya itaatleri konusunda
bir hizmetçi ve elçi olarak görülür.
Yahudilik’te Şeytan’ın
cennetten kovulması cinlerin başına geçmesi ve sonunda Mihael ve semavi ordu
tarafından mağlup edilmesi önemlidir. Bu anlayış daha sonraki dönemlerde de
yaygın kabul görecektir. Öyleki islam dünyasında vaaz kitapları ve tefsir
çeşitlerinde şeytan ve cinlerle alakalı buna benzer hikayelere oldukça sık
rastlanılmaktadır.
II. HRİSTİYANLIK’TA CİN İNANCI
Hristiyanlık’taki cin
anlayışı Yahudilik, Maniheizm, Greko-Roman geleneklerinin bir karışımıdır.Daha
çok da M.Ö ki Yahudi metinlerinden etkilenmiştir. Cinlerin varlığına
Hristiyanlar da inanmaktadır.Gerek incillerde gerekse Pavlus’un Mektupları gibi
Hristiyanlarca kutsal sayılan metinlerde cinlere oldukça yer verildiği
görülmektedir.
III. İSLAM ÖNCESİ ARAP TOPLUMU
İslamiyet Öncesi Arap
toplumunun inancında ruhlar iyi ve kötü güçlerin önemli bir yeri vardır.Ruhlar
aleminin iyi ve faydalı olanlarını meleklerle cinlerin bir kısmı,kötü ve
zararlı olanlarını da şeytan ve cinlerin bir kısmı teşkil ediyordu.Cahiliye
arapları cinleri, yeryüzünde oturan ilahlar olarak kabul ediyor,meydana
gelen pek çok olayı onların yaptığına inanıyorlardı. Cahiliye Arapları cinlerin
de kabile ve gruplar halinde yaşadıklarına,birbirleriyle savaştıklarına fırtına
gibi bazı tabi olayların cinlerin işi olduğuna inanıyorlardı. Yine Kur’an
cinlere de insanlara da elçiler gönderdiğini bildirerek ahirette yaptıklarının
kendilerine sorulacağını belirtmiştir.
“Ey cin ve insan
topluluğu;size içinizden ayetlerimi anlatan ve şu (korkunç) gününüzün
geleceğini haber verip sizi korkutan peygamberler gelmedi mi? En’am 6/130
Onları, Rablerinin huzuruna çıkarıldıkları zaman bir görsen!
Allah: "Bu gerçek değil mi?" der; onlar, "Evet, Rabbimiz hakkı
için gerçektir" derler. Allah da "Öyleyse inkar etmenizden ötürü
azabı tadın" de
Kur’an’da cinlerin
tabiatüstü güçleri olduğu ve değişik işler yapabildikleri anlatılmaktadır.
Özellikle Hz Süleyman’ın anlatıldığı bölümlerde onun cinleri
çeşitli işlerde çalıştırdığı ifade edilmekte ve bu cinlerden ona mihraplar,
timsaller ve havuzlar gibi çanaklar ve sabit kazanlardan her ne isterse
yaptıkları ve Hz Süleyman’ın cinleri kontrol edişinin Allah’ın izniyle
olduğu yer almaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder