7 Mayıs 2013 Salı

CİNLER


•Cin Kavramı?
•Kur’an ‘da Cinler ve Özellikleri?
•Cinler Haber Çalabilir mi?
•Hz Peygamber Cinlere Kur’an Okumuş mudur?
•Cinler İnsana Görünebilirler Mi?
•Cinlerle Evlenilir mi?
•Cinlerin Eşya Üzerindeki Tasarrufu Mümkün müdür?
•Değişik Din ve Kültürlerde Cin İnancı?


•CİN NEDİR?
     Cin “cenne” kökünden gelen bir kelimedir.”cennet” ve “cinnet”de aynı kökten gelir.”Mecnun” kelimesi ise ismi mef’uldür ve cine tutulmuş gibi bir manaya gelmektedir. Cin kavramı ;Cenne Cinne Cenin gibi bazı türevleri ve benzer kelimeleri ile birlikte Arap dilinde saklanmayı ve gizli kalmayı ihtiva etmektedir.Bu da gösteriyor ki Arapların zihninde, cinlerin gizli ve kapalı olduğu anlaşılır ve düşünce onlarda yer etmiştir.
     Cinin sözlük anlamına gelince; Örtmek, örtünmek, gizli kalmak anlamına gelir.Yani zatında değil de bizim için kapalı veya akla kapalı demektir. Terim anlamı ise duyularla idrak edilemeyen insanlar gibi şuur ve iradeye sahip olunan,ilahi emirlere uymakla yükümlü tutulan ve mü’min ile kafir gruplarından oluşan varlık türü anlamlarına  gelir.
     Kuran'ı Kerim’de cinne, can ve cin kelimeleri geçmektedir. Bunlardan “delilik” anlamındaki cinne üç yerde “cin topluluğu”,can iki yerde “yılan”, beş yerde “cin” anlamına gelmektedir.     Yirmi iki yerde geçen cin kelimesi de melek ve insan dışındaki üçüncü varlık türü karşılığında kullanılmıştır.

AYETLERDE CİN KAVRAMI
     Hud/119 Rabbinin "And olsun ki cehennemi hep insan ve cin ile dolduracağım" sözü yerine gelmiştir. “Cinne “ kavramı Kur’an’da cin sözcüğünün eş anlamlısı olarak kullanılmaktadır. A’raf/184. Düşünmüyorlar mı ki, arkadaşları olan peygamberde deliliğin eseri yoktur. O ancak açıkça uyaran bir kimsedir. “Cinne” kavramı Kur’an’da cunun(delilik) kavramının gösterdiği anlamı ifade etmek için kullanılmıştır.
2/275. Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Cinne ile Cin ve Cinne ile Cunun arasındaki bu benzerlik Arapların Cin ile Cunun arasında bir ilişki olduğuna inandıkları ve Onların, insandaki deliliği, cinlerin etkilerinden biri olduğuna  bağladıklarını gösterir.
Enbiya/82. “Dalgıçlık yapan ve bundan başka işler de gören şeytanlardan da onun buyruğu altına verdik. “Şeytan kavramı da Kur’an’da cin kavramının eş anlamlısı olarak kullanılmıştır.

KUR’AN’A GÖRE CİNLER VE ÖZELLİKLERİ
     •Rahman/15. Cinleri de yalın bir alevden yaratmıştır. Bu âyetin "yanan ateşten" diye çevrilen kısmında geçen mâric kelimesi sözlükte "çalkalanan, yerin­de durmayan" ve "kansan, karıştırıcı" anlamlarına gelmektedir. Birinci manaya göre bu kısım "dumansız saf alev", ikinci mânaya göre ise "kansan, nüfuz eden dumanlı ateş" şeklinde açıklanmıştır. Bir çeşit ateşten yaratılmış ama; ne parıldatıp yanan bir ateş ne de sadece kömür gibi siyah bir duman. Demek cinler maddenin esaslarından olup etrafa şerareler saçan bir ateşten yaratılmışlardır.
     Cinler madde alemine  “nar ve mearic”ten bir takım varlıklar olmakla beraber zi şuurdurlar.Bu yönleriyle bitki hayvan gibi diğer canlılardan ayrılıp bizim gibi mükellef sırasına girerler. Burada cinler,akıl sahibi olmaları açısından Peygamberlerin tebliğlerine muhatap olmuş, mükellefiyet sahibi varlıklardır. Bir başka yönüyle bu ayeti Kur’an da cinlerin mahiyetlerinin “dumansız ateşten, nüfuz edici ateşten” varlıklar olarak betimlenmesinden hareketle onların karbon asidinden  dumansız ateşten yaratıldıkları göz önüne alındığında canlılığını ruhtan alan ve ezelde var edilen radyoaktif ışınlardan, yaratıldığını gösterdiği ufoların ve uzaylıların aslında cinler olduğu yönünde yorumlayanlar da bulunmaktadır.
Cin/1-2. De ki: "Cinlerden bir topluluğun Kuran'ı dinlediği bana vahyolundu; onlar şöyle demişlerdir;" "Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kuran dinledik de ona inandık; biz, Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız."
Bu ayette de Hz. Peygamber’in tebliğine  muhatap olmuşlar ve bir kısmı iman etmiştir.
A’raf/179. And olsun ki, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık; onların kalbleri vardır ama anlamazlar; gözleri vardır ama görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir.
     Mü’min ve kafir diye ikiye ayrılan cinlerin iman edenleri kurtuluşa ve ebedi saadete ererek cennete girecekleri, inanmayıp küfürde kalanlar ise azaba uğrayacaklardır.
En’am/128. Allah hepsini toplayacağı gün, "Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız" der, insanlardan onlara uymuş olanlar, "Rabbimiz! Bir kısmımız bir kısmımızdan faydalandık ve bize tayin ettiğin sürenin sonuna ulaştık" derler. "Cehennem, Allah'ın dilemesine bağlı olarak, temelli kalacağınız durağınızdır" der.
Cinlerin de insanlar gibi Allah’a karşı yalan uydurdukları haber verilmiştir.   Bu ayetler onların akıl ve irade sahibi olduklarını göstermektedir.
A’raf/27. Ey İnsanoğulları! Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak ananızı babanızı cennetten çıkardığı gibi sizi de şaşırtmasın. Sizin onları görmediğiniz yerlerden o ve taraftarları sizi görürler. Biz şeytanları, inanmayanlara dost kılarız. İnsanlar cinleri göremedikleri halde cinler onları görmektedirler.
Sebe’/14. Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak değneğini yiyen kurt onun ölümünü cinlere farkettirdi. O, ölü olarak yere düşünce, ortaya çıktı ki, şayet cinler görülmeyeni bilmiş olsalardı alçak düşüren bir azap içinde kalmazlardı.
Bu ayete bakıldığında da cinlerin gaybı bilemeyeceği anlaşılmaktadır.
En’am 6/130 “Ey cin ve insan topluluğu; size içinizden ayetlerimi anlatan ve şu(korkunç)gününüzün geleceğini haber verip sizi korkutan peygamberler gelmedi mi? Onları, Rablerinin huzuruna çıkarıldıkları zaman bir görsen! Allah: "Bu gerçek değil mi?" der; onlar, "Evet, Rabbimiz hakkı için gerçektir" derler. Allah da "Öyleyse inkar etmenizden ötürü azabı tadın" der.* En’am 6/130
     Yukarıdaki ayetlerde cinlere de insanlara da elçiler gönderdiğini bildirerek ahirette yaptıklarının kendilerine sorulacağını belirtmiştir.

CİNLER HABER ÇALABİLİR Mİ?
     •Hicr/17. Onları, kovulmuş her şeytandan koruduk. /18. Fakat kulak hırsızlığı yapan olursa, parlak bir ateş onu kovalar. /19. Yeri yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada her şeyi bir ölçüye göre bitirdik.
Saffat/6-11, Mülk/5 ayetleri şeytanların bir takım şeylere kulak verdiklerini bu yüzden taşlarla  ve ateş korlarıyla kovulduklarını haber vermektedir. Cinlerin gökten bir şeyler işitmek amacıyla değişik yerlere oturdukları ve sonra birden katı bekçiler  ve ateş korlarıyla karşılaştıkları ifade edilmiştir. Şuara 210 ve 212. ayetleri şeytanların bir şeyler duymaktan alıkonduğunu dile getirmektedir.
     Burada aniden katı bekçiler ve ateş korlarıyla karşılaşmalarının gaybi bir şey olmayıp evrende gelişen bir olay olduğu düşünüldüğünde peygamberlikten önceki Arapların, cin şeytanlarının göklere çıktıklarına  ve orada bir takım haberler çaldıklarına  ve insanlardan bir sınıfla ilişkiye geçerek onlara bu haberleri ilettiklerine inandıkları  çıkarılabilir.
     Peygamberlerin  peygamberlikle görevlendirilmesinden hemen önce pek çok gök taşlamasına şahit olmaları onları dehşete düşürmüş  ve bundan dolayı da mühim bir olayın vuku bulmasının beklentisi içine girmişlerdi diyebiliriz. Saffat ayetlerinde bunu destekleyen güçlü bir ipucu vardır. Şeytanları ve onların parlak ateş korlarıyla kovulmasını kaydettikten sonra Peygamber’e, Allah’ın güçlü, büyük yaratıkları karşısında kendilerinin gücünün ne kadar olduğunu sorması emrediliyor. Ki onları dahi Allah’ın azabı kuşatmıştır. Tabiidir ki bu soru ancak bilenlere yöneltilebilir. Zira bu bilgi delili daha da sağlamlaştırır ve karşı tarafın delilinin çürütülmesine neden olur.
     Bu ayetler grubu ve onların paralelindeki ayetler cinlerle ilgili gaybi ve imani hakikatleri ihtiva etse de peygamberlikten önceki Arapların cinlerle ilgili bir takım inanç düşünce  ve  mefhumlarına ışık tutar.
     Cahiliyye döneminde yaygın olan, cinlerin yüksek semalara çıkarak Allahtan bilgi aldıklar veya çaldıkları dolayısıyla gaybi bilgilere muttali oldukları yolundaki yanlış inancı Kur’an  şiddetle reddetmiştir.Kur’an da cinlerden bahseden ayetlerde üzerinde en fazla titizlik gösterilen konu onların gaybı bilmeyecekleridir.
Ayetlerin hedef aldığı doğrular ve kavramlar eğer muhatabın bunlar hakkında bir ön bilgisi varsa daha etkileyici olur. Dolayısı ile bu ayetlerle Arapların anlayışlarının paralel olduğuna işaret edilmektedir.
     Cahiliye Arapları,büyücülerin kahinlerin, şairlerin, sihirbazların cinlerle irtibatlı olup onlardan ilham aldıklarına cinlerin de gökten kulak hırsızlığı yoluyla haberler çalıp bunları kahinlere verdiklerine, bu yüzden onların ardından gökte kayan ışıklar atıldığına inanırlardı. Bu inanca sahip olan Cahiliye Arapları, Kur’an’ın da cinler tarafından gökten çalınıp Hz.Peygamber’e atıldığını sanmışlar, bu yüzden O’na kâhin, şair, sihirbaz ve mecnun demişlerdi. Onların bu düşüncelerini reddetmek için ayetlerde cinlerin ağzından, artık eskisi gibi göğe sokulup haber çalamadıkları, atılan ışınlarla kovuldukları anlatılmaktadır.
Şuara 210/212 “Onu şeytanlar indirmedi. Bu onlara yaraşmaz ve zaten yapamazlar da .Çünkü onlar (meleklerin sözünü) dinlemekten uzaklaştırılmışlardır.”

HZ. PEYGAMBER CİNLERE KUR’AN OKUMUŞ MUDUR?
     •En’am/112 Aldatmak için birbirlerine cazip sözler fısıldayan cin ve insan şeytanlarını her peygambere düşman yaptık. /130. "Ey cin ve insan topluluğu! Size ayetlerimi anlatan, bugünle karşılaşmanızdan sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" "Kendi hakkımızda şahidiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı da inkarcı olduklarına, kendi aleyhlerinde şahidlik ettiler. Cinlere de peygamber gönderildiği ve onlara da buyrukların tebliğ edildiği açıklanmıştır.
 Zariyat/51. "Allah'ın yanında başkasını tanrı kılmayın; doğrusu ben sizi O'nun azabı ile açıkça uyaranım."
Ahkaf/29. Kuran'ı dinleyecek cinlerden bir takımını sana yöneltmiştik. Onlar Kuran'ı dinlemeğe hazır olunca birbirlerine: "Susun" dediler. Kuran'ın okunması bitince, her biri birer uyarıcı olarak milletlerine döndüler. 46/30. Şöyle dediler: "Ey milletimiz! Doğrusu biz, Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekileri doğrulayan, gerçeği ve doğru yolu gösteren bir kitap dinledik."
46/31. "Ey milletimiz! Allah'a çağırana (Muhammed'e) uyun ve O'na inanın da Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi can yakıcı azabdan korusun."

CİNLER GÖRÜLEBİLİR YA DA FARKLI ŞEKİLLERE BÜRÜNÜRLER Mİ?
     İslam alimlerinin bir kısmı bazı hadisleri delil alarak melekler gibi şeytan ve cinlerin de yaratılmış oldukları asli suretlerinin dışında başka şekillere büründüklerini söylemişlerdir. Er Razi de cinlerin başka şekillere giremeyeceklerini böyle bir şeyin kabulü durumunda dünyada insanlara güvenin kalmayacağını ve onların Peygamberlerin suretlerine giremeyeceklerini aksi takdirde dinden olan hiçbir şeye güven kalmayacağını söylemektedir.
     El Ferra da cebrail’in dıhyetü’l kelbi, Süreka bin Malik şekline girmeleri gibi olayların ancak Allah’ın iradesi ile meydana gelebileceğini Cebrail’in(a.s) Hz.Meryem’e “Düzgün bir insan suretinde görünmesinin de böyle olduğunu belirtmiştir. Peygamberimizin Cebrail, şeytan ve cinleri gördüğüne dair hadisler de vardır. Kur’an’ı Kerim’den Hz Peygamberin Cebrail’i asli suretini de gördüğünü söyleyenler  aşağıdaki ayetleri delil olarak gösterirler.
Necm/5-7. Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.
/8. Sonra yaklaşmış ve inmiştir. /9. Araları iki yay aralığı kadar veya daha da yakın oldu. /10. Allah o anda kuluna vahyedeceğini etti. /11. Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı. /12. Ey inkarcılar! Onun gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışır mısınız? /13-14. And olsun ki o, Cebrail'i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür.

     Bu açıdan melek cin ve şeytanların ince, şeffaf, ruhani bir yapıya sahip oldukları, asli vücud yapılarının insanlarınki gibi yoğunlaştırılmamış olduğu da bir gerçektir. Meleklerin ve cinlerin şeffaf, ince bir vücud yapısına sahip olmaları, istisnai hallerde Allah’ın iradesiyle kesafet kazanmaları ya da Peygamberlerin onları görebilecek göz yapısına kavuşturulmaları da imkan dışı değildir.
     İmam Şafii bu konuda; Adalet sahibi kimselerden olduğu halde kim cinleri gördüğünü ileri sürerse, şahitliği reddolunur. Allah’u Teala’nın “o ve kabilesi, sizin onları görmediğiniz yerden sizi görürler” ayetine muhalefet etmesinden dolayı da azarlanır. Cinleri gördüğünü söyleyen kimse bir Peygamber olursa o başkadır.
     Bu konuda İslam alimlerinin farklı yorum ve yaklaşımları vardır. Ancak İmam Şafii’nin de belirttiği gibi diğer insanların cinleri görmeleri söz konusu olmamalıdır. Gerek insanların tarihi müşahede  ve tecrübesi gerekse ilgili ayetin aksini bildirmesi sebebiyle diğer insanların cinleri görebildikleri konusunda  güvenilir bilgilere ulaşılmamıştır.
     Bakıldığında cinler Hz Peygamber’e iman etmeye geliyorlar,ondan Kur’an dinliyorlar, Allah’ın emir ve yasaklarını öğreniyorlar.Bu sebeple onların Hz Peygamber’i görüp işitmeleri nasıl gerekli oluyorsa Hz Peygamber’in de onları görmesi ve işitmesi  ve sorularına cevap vermesi açısından lüzumludur.Çünkü o insanların ve cinlerin peygamberidir.
     Bu konuda Elmalı, Süleyman Ateş gibi müfessirler, insanın şeytanı görmediğini, mahiyet itibariyle bu gözümüzle değil  ancak manevi gözle görülebileceğini kaydederek ,”Muhakkak ki Peygamber, şeytanı meleklere mahsus, manevi bir güçle görmüştür. Bu basiret gözüdür. Bazı velilerin cinleri gördüklerini  bizzat kendi ağızlarından dinlemişizdir” demektedir.
     Buradan anlaşıldığına göre Peygamber ve bazı büyük insanlar, melek, cin, şeytan gibi ruhani varlıkları asli suretleriyle görebilecekleri gibi, Allah’ın iradesi doğrultusunda onların kesafet kazanmalarıyla da başka şekilde görebilirler.
     Sonuç olarak normal insanların onları göremeyeceklerini, cinlerin ve insanların vücut yapılarının buna uygun olarak yaratılmadığı, Peygamberler ve manevi açıdan büyük insanların Allah’ın izni ve iradesiyle cinleri görebildiklerini söyleyebiliriz.

CİNLERLE EVLENMEK
      İslam alimleri Kur’an’ı Kerim’de yer alan bazı ayetler dayanarak cinlerin kendi aralarında evlenip, yapılarına uygun aile hayatı yaşayarak çocuk sahibi olduklarını söylemişlerdir. Bu konuda delil getirilen Ayetlerden birisinde Kehf/50. Meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik. İblis'ten başka hepsi secde etmişti. O, cinlerden idi. Rabbinin buyruğu dışına çıktı. Ey insanoğulları! Siz Beni bırakıp onu ve soyunu dost mu ediniyorsunuz? Halbuki onlar size düşmandır. Kendilerine yazık edenler için bu ne kötü değişmedir!
      Yukarıdaki ayet cinlerin de yapılarına uygun bir şekilde cinsel ilişkide bulunduklarını ve zürriyete sahip olmak için kendi aralarında evlendiklerini göstermektedir.Bu konuda İslam alimleri arasında görüş ayrılığı yoktur. Ancak cinlerle insanlar evlenebilirler mi? Cinler mensup bir kadın ile insan neslinden bir erkek ya da kadın ile cin erkeği evlenebilir mi? Bu mümkün ve islama göre caiz olur mu?
     Cahiliye dönemi inancına bakıldığında “Fatıma bint Numan adlı Yesribli bir kadına bir cin erkeği musallat olmuştu  Eve geldiği zaman bu kadına saldırıyordu.O cin erkeği yine bir gün  adeti üzere gelerek duvara yaslandı ve daha önceleri yaptığı gibi davranmadı. Bunun üzerine Fatıma ; niçin içeri gelip önceden yaptığın şeyi yapmıyorsun ? Diye sordu bu rivayet Cahiliye dönemi halkının cinlerin insanlarla cinselilişkide  bulunabileceklerine inandıklarını göstermektedir. Bir başka rivayet de  Sebe Melikesi Belkıs hakkındadır. Bakıldığında Bu ve buna benzer rivayetler israiliyyat kaynaklı olduğu görülmektedir.
     Bir insanın cinlerle evlenmesi mümkün değildi.Ayrıca her iki cinsin evlenmeleri, cinsel ilişkide bulunup çocuk sahibi olmaları yaratılışları açısından da mümkün değildir.Çünkü cinler ruhani insanlar ise cismani varlıklardır.
     Sonuç olarak insanlarla cinler arasında nikahın mümkün olmadığını konuyla ilgili olarak zikredilen dini delillerin delillerin sadece bunun caiz olmadığını değil aynı zamanda böyle bir şeyin fiilen de mümkün olmadığını söyleyebiliriz.Halk arsında rastlanılan  bu tür rivayetlerin asılsız olduğunu cinlerle evli olduğunu ileri süren kimselerin ise ruhsal açıdan rahatsız olduklarını  ve tedaviye ihtiyaç duydukları söylenebilir.

CİNLERİN EŞYA ÜZERİNDE TASARRUFU MÜMKÜN MÜDÜR?
     Kur’an’ı Kerim’in bildirdiğine göre Hz Süleyman ‘ın emrinde, cinler de vardı. Neml/17-37,38-40 ayetler, cinlerin yüksek bir hıza sahip olduklarını gösterdiği gibi, onların aynı süratle eşyayı bir yerden diğer bir yere nakletme gücüne sahip olduklarını da ortaya koyar. Burada cinlerden olan İfrit’in “Bunu yapmaya gücüm yeter ve bana (bu konuda)güvenilir” demiştir. Cinin bu işi nasıl yapacağı konusunda ayrıntılı bir bilgi yoktur. Cin sadece  bu işi “Hz Süleyman’ın makamından kalkmadan” yapabileceğini söyleyerek hızına işaret edilmektedir.
     Yukarıdaki ayetlerden bir eşyayı,onun mahiyetini değiştirmeden ışık hızıyla çok uzak mesafelere götürebilecekleri ağır yükleri kaldırabilecekleri anlaşılan cinler acaba insanın dünyasına müdahale etme hakkına sahipler midir? Canları isteyince ya da kafaları kızınca insanın evine koyduğu eşyaları alıp başka yere koyabilirler mi? Bu sorulara şu maddeleri sıralayarak mümkün olmadığı kanaatine varılabilir.
Ø  Allah kendisine halife seçmiş ve yeryüzünde tasarruf hakkını ona vermiş, şeytanların anası olan İblis’e bile secde etme emrini vermiş Allah da ona vesvese ve kötü telkin yapmaktan başka kulları onun bir hakimiyeti bulunmadığını bildirmiştir.
Ø  Bir de sünnetullah bu şekilde düşünmemizi gerektirmektedir. Buna göre zelzele, fırtına,yağmur, sel zamanın eskitmesi gibi tabii sebepler dışında yeryüzünde insanın meydana getirdiği eserlerin kendisinin dışında cin-şeytan vs varlıkların eliyle yerlerinin değiştirilmesi Allah’ın öteden beri süregelen kanunlarına aykırıdır.

GENEL OLARAK CİNLER
     •72/1-2. De ki: "Cinlerden bir topluluğun Kuran'ı dinlediği bana vahyolundu; onlar şöyle demişlerdir;" "Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kuran dinledik de ona inandık; biz, Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız." 72/3. "Doğrusu Rabbimizin yüceliği her yücelikten üstündür. O, zevce ve çocuk edinmemiştir." 72/4. "Doğrusu aramızdaki beyinsiz, Allah'a karşı yalanlar uyduruyordu." 72/5. "Doğrusu insanların ve cinlerin Allah'a karşı yalan uydurabileceklerini sanmazdık." 72/6. "Gerçekten, bir takım insanlar, cinlerin bir takımına sığınırlardı da onların azgınlıklarını artırırlardı." 72/7. "Doğrusu, onlar da sizin, Allah'ın kimseyi yeniden diriltmeyeceğinizi sandığınız gibi sanıda bulunmuşlardı." 72/8. "Doğrusu biz göğü yokladık; onu sert bekçiler ve kayan ateşlerle (ışınlarla) doldurulmuş bulduk." 72/9. "Doğrusu biz, göğün dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk; ama şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözleyen bir ateş (ışın) buluyor." 72/10. "Yeryüzünde olanlara kötülük mü murad edildi, yahut Rableri onlara bir iyilik mi dilemiştir, doğrusu biz bilemeyiz." 72/11. "Doğrusu aramızda iyiler de vardır, bundan aşağı bulunanlar da vardır. Biz, türlü türlü yolda olan topluluklardık."
Neml/39. Cinlerden bir ifrit: "Sen yerinden kalkmadan önce sana onu getiririm, buna karşı güvenilir bir güce sahibim" dedi.
Hicr/27. Cinleri de, daha önce, dumansız ateşten yarattık.
En’am/100. Cinleri O yaratmışken kafirler Allah'a ortak koştular. Körü körüne O'na oğullar ve kızlar uydurdular. Haşa, O onların vasıflandırmalarından yücedir.
En’am/128. Allah hepsini toplayacağı gün, "Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız" der, insanlardan onlara uymuş olanlar, "Rabbimiz! Bir kısmımız bir kısmımızdan faydalandık ve bize tayin ettiğin sürenin sonuna ulaştık" derler. "Cehennem, Allah'ın dilemesine bağlı olarak, temelli kalacağınız durağınızdır" der. Doğrusu Rabbin hakimdir, bilendir.
Saffat/6. Şüphesiz Biz, yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsledik.
Saffat/7. Onu, inatçı her türlü şeytandan koruduk.
Saffat/8-9. Onlar yüce alemi asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır.
Saffat/10. Hele bir tek söz kapan olsun; delici bir alev onun peşine düşüverir.
Sebe/14. Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak değneğini yiyen kurt onun ölümünü cinlere fark ettirdi. O, ölü olarak yere düşünce, ortaya çıktı ki, şayet cinler görülmeyeni bilmiş olsalardı alçak düşüren bir azap içinde kalmazlardı.
72/12. "Yeryüzünde kalsak da Allah'ı aciz bırakamayacağımız, başka yere kaçsak da, O'nu aciz kılamayacağımız gerçeğini şüphesiz anladık."
72/13. "Şüphesiz, doğruluk rehberi olan Kuran'ı dinlediğimizde ona inandık; kim Rabbine inanırsa, o, ecrinin eksiltileceğinden ve kendisine haksızlık edileceğinden korkmaz."
72/14. "İçimizde, kendini Allah'a vermiş olanlar da, yazık edenler de vardır. Kendini Allah'a veren kimseler, işte onlar, doğru yolu arayanlar, ona layık olanlardır."
72/15. "Kendilerine yazık edenlere gelince; onlar, cehennemin odunları oldular."
Ahkaf/29. Kuran'ı dinleyecek cinlerden bir takımını sana yöneltmiştik. Onlar Kuran'ı dinlemeğe hazır olunca birbirlerine: "Susun" dediler. Kuran'ın okunması bitince, her biri birer uyarıcı olarak milletlerine döndüler.
Neml/82. Dalgıçlık yapan ve bundan başka işler de gören şeytanlardan da onun buyruğu altına verdik. Onların hepsini gözetiyorduk.

     Kur’an’da cinler, Allah’ın dumansız bir ateşten yarattığı, insanları gören, fakat onlara görünmeyen bir varlık kategorisi olarak anılmaktadır.Yukarıdaki ayetlerde de görüleceği gibi cinler irade sahibi varlıklardır ve onlar da insanlar gibi denenmektedirler.Onların yer yer insanlarla ilgilendikleri,kur’an’ın haberlerinden ve bu ilişki üzerine üretilen edebiyattan anlaşılmaktadır.
     Cahiliyye döneminde yaygın olan, cinlerin yüksek semalara çıkarak Allahtan bilgi aldıklar veya çaldıkları dolayısıyla gaybi bilgilere muttali oldukları yolundaki yanlış inancı Kur’An  şiddetle reddetmiştir.Kur’an da cinlerden bahseden ayetlerde üzerinde en fazla titizlik gösterilen konu onların gaybı bilmeyecekleridir.
     Hadislere baktığımızda cinlerle alakalı oldukça bol malumat bulunmaktadır.Hz peygamberin cinlerle konuşmuş olduğu,hatta rivayete göre namazını bozmaya çalışan bir cini yakaladığı ve onu ashaba göstermek için bir yere bağlamak istemişse de daha sonra bundan vazgeçip serbest bıraktığı başka bir hadis rivayetinde de Hz peygamberin geceleyin bir grup cinle bir arada bulunmuş , onlara Kur’an okumuş,sabah olunca da durumu ashabına anlatıp yaktıkları ateşin kalıntılarını kendilerine göstermiştir. Yine çeşitli rivayetlerde cinlerin yiyip içtiği; Hz peygamberin cinlere de peygamber olduğu, cinlerin Kur’an dinledikleri ve müslüman oldukları, cinlerden Allah’a sığınılması gerektiği, çeşitli deliklerin cinlerin meskenleri olduğu ve buralarda hacet gidermenin yasaklandığı gibi daha çok bilgi bulmak mümkündür.

DEĞİŞİK DİN ve KÜLTÜRLERDE CİN İNANCI
     Tarihe baktığımızda insanların tarih boyunca Tanrı dışında bir takım görünmeyen sıra dışı varlıklara inandıklarını görürüz. Hatta insanların değişik devirlerde ve coğrafi bölgelerde bu varlıkların iyilerine ve kötülerine farklı isimler vermişlerdir.
Eski Asurlular ve Babilliler arasında toplumun her kesiminde ruh ve cinlere inanılır, bunların insanlara musallat olduklarında onlardan uzaklaştırılmaları için çeşitli çarelere başvurulmuştur. Eski Yunanlılar’da Daimon, Tanrı ile insan arasında aracılık yapan yarı tanrı bir varlık anlamında kullanılmıştır.
Batıda olduğu gibi doğuda da ruhlar ve cinler her zaman önemini korumuştur
     Çinliler’de cinler ve ruhlar görünmez alemi kapsar. Çinliler cinlerin her yerde bulunduğuna onların ölüleri canlandırabileceğine, mezarları,yol kavşaklarını ve akrabalarının evlerini sık sık ziyaret ettiklerine inanırlar
     Japonlar’da da görünmeyen varlıklar hayvan ve insan ruhları,hayaletler,cinler ile ilgili inançlar vardır. Onlar da bu konuda Çinlilerden etkilenmişlerdir.
     Hintliler’de cinni varlıklar iki gruba ayrılır.İnsanlara iyi davranan I.gruptakiler gökte bulunur bunlar iyilerdir II. gruptakiler ; ise yeryüzünde,mağaralarda ve yer altında yaşarlar bunlar düşmanlardır.Hastalık sıkıntı ve ölüm getirirler.
     Türklere baktığımızda da müslüman olmadan önceki inanışlarında  dünyanın ruhlarla dolu olduğu gibi benzer yanlar bulunmaktadır.

I.YAHUDİLİKTE CİN İNANCI
      Yahudilerde cinlerin varlığının kabulünün yana sıra cinlerin insan ve hayvanların içine girerek onları delirttiğine inanıldığını gerek Yahudi ve Hrıstiyan kutsal metinlerinde gerekse de K.Kerim’de geçen ayeti kerimelerde bahsedilmektedir. Yahudilikte iyi olsun kötü olsun bütün ruhani varlıkların Tanrı’nın kontrolünde olduğu belirtilir. Bu metinlerde şeytan bile insanların Tanrıya itaatleri konusunda bir hizmetçi ve elçi olarak görülür.
      Yahudilik’te Şeytan’ın cennetten kovulması cinlerin başına geçmesi ve sonunda Mihael ve semavi ordu tarafından mağlup edilmesi önemlidir. Bu anlayış daha sonraki dönemlerde de yaygın kabul görecektir. Öyleki islam dünyasında vaaz kitapları ve tefsir çeşitlerinde şeytan ve cinlerle alakalı buna benzer hikayelere oldukça sık rastlanılmaktadır.

II. HRİSTİYANLIK’TA CİN İNANCI
     Hristiyanlık’taki cin anlayışı Yahudilik, Maniheizm, Greko-Roman geleneklerinin bir karışımıdır.Daha çok da M.Ö ki Yahudi metinlerinden etkilenmiştir. Cinlerin varlığına Hristiyanlar da inanmaktadır.Gerek incillerde gerekse Pavlus’un Mektupları gibi Hristiyanlarca kutsal sayılan metinlerde cinlere oldukça yer verildiği görülmektedir.

III. İSLAM  ÖNCESİ ARAP TOPLUMU
     İslamiyet Öncesi Arap toplumunun inancında ruhlar iyi ve kötü güçlerin önemli bir yeri vardır.Ruhlar aleminin iyi ve faydalı olanlarını meleklerle cinlerin bir kısmı,kötü ve zararlı olanlarını da şeytan ve cinlerin bir kısmı teşkil ediyordu.Cahiliye arapları cinleri, yeryüzünde  oturan ilahlar olarak kabul ediyor,meydana gelen pek çok olayı onların yaptığına inanıyorlardı. Cahiliye Arapları cinlerin de kabile ve gruplar halinde yaşadıklarına,birbirleriyle savaştıklarına fırtına gibi bazı tabi olayların cinlerin işi olduğuna inanıyorlardı. Yine Kur’an cinlere de insanlara da elçiler gönderdiğini bildirerek ahirette yaptıklarının kendilerine sorulacağını belirtmiştir.

         “Ey cin ve insan topluluğu;size içinizden ayetlerimi anlatan ve şu (korkunç) gününüzün geleceğini haber verip sizi korkutan peygamberler gelmedi mi? En’am 6/130
Onları, Rablerinin huzuruna çıkarıldıkları zaman bir görsen! Allah: "Bu gerçek değil mi?" der; onlar, "Evet, Rabbimiz hakkı için gerçektir" derler. Allah da "Öyleyse inkar etmenizden ötürü azabı tadın" de
          Kur’an’da cinlerin tabiatüstü güçleri olduğu ve değişik işler yapabildikleri anlatılmaktadır.
Özellikle Hz Süleyman’ın anlatıldığı bölümlerde onun cinleri çeşitli işlerde çalıştırdığı ifade edilmekte ve bu cinlerden ona mihraplar, timsaller ve havuzlar gibi çanaklar ve sabit kazanlardan her ne isterse yaptıkları ve Hz Süleyman’ın cinleri kontrol edişinin Allah’ın izniyle olduğu yer almaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder