22 Nisan 2013 Pazartesi

GLOBALİZM VE DİN


GLOBALİZM VE DİN
Globalizm kavram olarak “global” (küresel) sözcüğünün kökeni, 400 yıl öncesine gitse de “globalizm” oldukça yenidir. İlk olarak 1960’larda ortaya çıkan globalleşme kavramı 1980’lerde ise sıkça kullanılmaya başlanmıştır. 1990’lara gelindiğinde de bilim adamlarının önemini kabul ettiği anahtar bir sözcük haline gelmiştir.  Ve bu konu üzerinde dünyada çeşitli
şekillerde (konferanslar, tartışmalar ve Protestolar) yapılarak çalışmalar sürdürülmektedir.
  
    Mesela 2002 yılında globalizmi tartışan yaklaşık 1000 gazete, yazı ve kitap yayınlanmıştır.  Küreselleşme; ekonomik, sosyal, teknolojik, kültürel, politik ve ekolojik denge açılardan küresel bütünleşmenin, entegrasyon ve  dayanışmanın artması anlamına gelmektedir.
 
   Din de, Allah tarafından konulan bir kanundur. İnsanlara yaratılış gayesini ve varoluş hikmetini bildirir. Din inancı insanla beraber doğmuştur. Çünkü insanlık tarihinin hiçbir döneminde din duygusundan mahrum bir millete rastlanmamaktadır. Nerede insan varsa orada bir nevi iman, ibadet ve din duygusu görülmüştür.
 
   Bundan anlaşılıyor ki, din insanın yaratılışından getirdiği fıtri ve zaruri ihtiyacıdır. İnsanoğlu var oldukça din de var olacaktır. Filozof Auguste Sabatier bu konuda der ki; “diyanet, gayet kuvvetli bir ağaç gibi insaniyetin geçirdiği inkılapların hepsinde hayatını muhafaza etmiş ve edecektir. Zaman geçmekle, onun kaynağı geçmek şöyle dursun, bilakis gittikçe o menbağın derinleştiğini, genişlediğini görmekteyiz.
   
    Binaenaleyh, insan hayatı diyanetle başlamış olduğu gibi, diyanetle kuvvet bulacak, diyanetle nihayetleşecektir. “Ben niçin dinliyim” sualini nefsime sorar sormaz, şu cevabı alıyorum; “Dindarım çünkü başka türlü olmaya muktedir değilim.”  Küreselleşme sürecinin en belirgin özelliği de hızla artan “değişim” ve “dönüşüm” ihtiyacıdır. Doğu toplumlarının bu hızlı gelişim karşısında kimlik bunalımına girmeleri normaldir. 
  Bunu aşmanın yolu da kültürün oluşumunda temel unsur olan ve düşünceyi de yaşamayı da etkileyen “din” olgusuna önem vermektir. Küreselleşmenin neticesi olan değişim sürecine, yabancı sermayeye ve teknolojiye karşı çıkmak çare değildir. Bunun yerine dinin temeli olan imandan ve imandan kaynaklanan ibadet ve ahlaka değer vermekle yeniliği ve değişimi de lehimize çevirmekle kimlik bunalımını da aşmış oluruz.

     Küreselleşme, din anlayışının sağlıklı bir şekilde gelişmesine olumlu katkılar sağlayabileceği gibi, değişmesine ve yeniden şekillenmesine de yol açabilir; mesela geleneksel din anlayışı yerine farklı bir anlayışı ön plana çıkartılabilir.  Küreselleşmenin, din anlayışının sağlıklı
bir şekilde gelişmesine olumlu katkılar sağlaması, teknolojik imkanlar vasıtasıyla olur.  Özellikle bilgisayar  teknolojisindeki imkanlar, bazı dini kavram ve değerlerin daha iyi anlaşılması yolunda olumlu katkılar sağlayabilir.
      Küreselleşmenin olgusal boyutu olarak görünen teknolojinin kendisi, değerden bağımsız düşünülememektedir. Bu durumda küreselleşme, en olumlu bir yorumla, yeni değerler üretebilen ve fiilen de üretmekte olan olgusal bir durum olarak görünür. 

      Olumsuz bir bakış açısıyla da küreselleşme; bizatihi değer koyan, değerlendirme yapan, yani kendine özgü değerleri olan bir süreç durumundadır.  Din nokta-i nazarından değerlendirdiğimiz zaman ise küreselleşme; insanlığa, değerlerini, inanç ve· ritüellerini kendisinin belirlediği adeta yeni bir din sunmaktadır.

       Bunu, ya mevcut dinlerin bir takım temel ilkelerini değiştirerek veya onları yeniden yorumlayarak yahut tamamen yeni ilkeler koyarak yapmaktadır. Küreselleşme, takdim ettiği bu dinin esaslarını tebliğ eden Peygamber olarak da medyayı kullanmaktadır. 
           Kısaca din yeniliğe karşı çıkmaz. Ancak insanın dünyaya ve yeniliklere bakışını değiştirir. Din sermayeye de karşı değildir. Ancak sermayenin helal yoldan kazanılması ve helal yolda harcanması hususuna önem verir.  “Dünyayı ahiretin tarlası” olarak görür. Hesap verme ve sorumluluk yükleme hususuna dikkat çeker.  Yardımlaşmayı esas alır. “komşusu açken tok uyumamayı” öğütler. Ahlak ve erdemi topluma dikte eder. Bu yönüyle dini yönden küreselleşmeden korkmamamız gerekir.
İSMAİL AKYOL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder