22 Nisan 2013 Pazartesi

İSLAM AÇISINDAN ORGAN NAKLİ


İSLAM AÇISINDAN ORGAN NAKLİ
  Otopsi yapmak, kan vermek veya kan nakletmek, organ nakli yapmak gibi doğrudan tıp ilmi ile ilgili olan bu konular, günümüzdeki şekliyle yeni sayılır. Bu bakımdan İslam’ın bu konuda sarih bir nassı olmamakla beraber, İslam hukukçuları Kur’an ve sünnette mevcut olan ‘zaruret’ prensibini ve ıztırari hallerle açıklarken, günümüz modern meselelerine ışık tutacak bazı hükümler ve önermeler ortaya koymuştur.
    Kur’an ve sünnette açıkça ele alınmayan dini problemler, nasların ruhu ile şer’i delillerle ve genel hukuk kaidelerine dayanarak çözüme kavuşturulabilir. Organ nakli konusunun daha iyi anlaşılabilmesi için;
1) İnsanın dokunulmazlığı ve canının korunması,
2) İslam’ın sağlığa verdiği önem,
3) Organ nakli ve dayandığı deliller,
4) Tedavi olmayı gerektiren prensipler,
5) Organ naklinde aranan hukuki şartlar, gibi alt başlıklar üzerinde durmak gerekir.
1) İnsanın Dokunulmazlığı ve Canının Korunması: İslam insana gereken değer, vermiş ve onu korumak için bir takım temel prensip ve kurallar koymuştur. Bir ayette ‘Haklı bir sebep olmadıkça cana kıymayın.’(İsra 33) buyurulmaktadır.
    Bir başka ayette ise; ‘ Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı.’(Bakara 178) buyurulur. Bu ayetlere göre İslam’da haksız yere cana kıymak yoktur ve yasaktır. Bu konuda Veda Hutbesinde de açıkça dile getirilmiş ve şu cümlelerle ifade edilmiştir, ‘Şüphesiz yüce Allah, canınızı, malınızı, ırz ve namusunuzu haram kılmış, tecavüzü yasaklamıştır.’ Hz. Muhammed dirilere gösterilen saygının ölülere de gösterilmesini istemiş ve bununla insanın dokunulmaz bir varlık olduğunu vurgulamıştır.
    Kabir kazarken kemikleri kırarak parçalayıp gelişigüzel, oraya buraya atan birine karşı, onun böyle yapmamasını tavsiye etmiş ve ‘Ölünün kemiklerini kırmak onları diriyken kırmak gibidir.’ buyurmuştur. Bu hadiste insana gösterilmesi gereken saygının, ölü iken de gösterilmesi gerektiği ifade edilmektedir. İnsana böylesine önem veren ve onu yücelten İslam, İnsanın; hatta organlarının mal gibi alınıp-satılmasını kabul etmekte ve buna engel olmaktadır.
    İbn Abidin’in şu cümleleri bu konuya ışık tutar: ‘ Kafirde olsa insanoğlu muhteremdir; dokunulmazlığı vardır. Onu köle gibi satmak; değersiz bir meta kabul etmek ve cansız varlıklar yerine koymak; onu hor ve hakir görmek, değersiz bir şey olduğunu kabul etmektir ki, bu davranış din ve hukuk açısından asla caiz değildir. Hatta insanın bir parçasını satmak da aynı hükme dahildir. İnsan için tanınan bu dokunulmazlık, onun Allah katında şerefli ve saygı değer bir varlık olmasından ileri gelmektedir. Nitekim bir ayette: ‘ Andolsun ki; biz insanoğullarını şerefli kıldık. Onlara karada, denizde taşıyacak verdik ve onları temiz ve güzel şeylerle rızıklandırdık, yarattıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık.’ buyurulur.
    Bu ayette işaret edilen insanın saygı değer ve şerefli olma özelliği birkaç sebepten ileri gelmektedir. Bunlar arasında insanın  en güzel biçimde yaratılması, yer yüzünde Allah’ın emirlerini uygulamada halife olması; Hz. Adem’e meleklerin secde etmesi ve akıllı yaratık olup, sorumluluk taşıması gibi hususlar gelmektedir. Bu gibi özellikler, insanın diğer yaratıklardan üstün olduğunu ortaya koyar.
    İslam, bu prensiplerle insanın sadece şerefli, saygı değer ve üstün bir varlık olduğunu belirtmekle kalmamış, bunun yanı sıra onun canını, malını, ırz ve namusunu korumak amacıyla bir takım müeyyideler koymuş ve hükümler düzenlemiştir. Bununla beraber İslam, korunması gereken şeyleri de Şari’nin hukuki
 değer atfettiği muteber maslahatların birinci şıkkını oluşturan, zaruri maslahatlar grubuna dahil edilmiştir. Bununla dini korumak ne kadar zorsa, canı korumanın da o kadar zor olduğunu vurgulamak istemiştir.
2) İslam’ın Sağlığa Verdiği Önem: Sıhhatli ve güçlü insan; hasta ve zayıf insana nispetle hem kendisi, hem de başkaları için faydalıdır. Bu kişi dünyaya ait işlerini en iyi şekilde yürütebildiği gibi, ibadetlerini de hakkıyla yerine getirilebilir. Bir hadiste bu konuya şöyle işaret edilir: ‘İnsanlardan çoğunun aldandığı iki nimet vardır: vücut sağlığı ve boş vakit.’ Hz. Muhammed bu hadislerinde sağlığın, kıymeti bilinmesi gereken büyük bir nimet olduğunu vurgulamaktadır. Allah Resulü, herhangi bir kimse İslam dinine girdiği zaman, o kimseye namaz kılmayı öğretir; sonra da ona şu kelimelerle dua etmeyi tavsiye ederdi: ‘Allah’ım! Beni affet, bana merhamet et, doğru yola ilet, bana sağlık ve afiyet ver ve beni rızıklandır.’
3)Organ Nakli ve Dayandığı Deliller: Organ nakli araştırılmaya değer yeni bir konu olduğu için, Kur’an ve sünnette bununla ilgili sarih emir yoktur. Bu gibi konular ancak, nasların genel ruhu, zaruri maslahatlardır, zaruretle ilgili genel hukuk kuralları ve ictihadlarla çözüme kavuşturulabilir. Kısaca bunlar üzerinde duralım:
a)İslam’ın din, can, akıl, mal ve nesil gibi korunmasını zaruri kıldığı beş maslahattan ‘Haklı bir sebep olmadıkça cana kıymayın’(İsra 33) gibi ayetlere dayanan ‘canı koruma’ ilkesi.
b)Kur’an ve sünnetin ruhundan çıkarılan ‘ Zaruretler yasakları mübah kılar.’ ‘ Zaruretler kendi miktarınca takdir olunur’, ‘İki kötü durum karşı karşıya geldiği zaman, zararı en hafif olan işlenir ve zararı büyük olan kötülük ortadan kaldırır.’ gibi genel hukuk kuralları.
    Burada konumuzun temel espirisini teşkil eden bir noktaya temas edelim. Bu husus organ naklinin dinen caiz olup-olmadığını kabul veya reddedenlerin bakış açılarını teşkil eden önemli noktalardan biridir.
    Günümüz tıp ilminin en önemli konularından olan otopsi ve organ naklinin dinen caiz olabileceğini ön gören     ‘ canın korunması’ ilkesi ile, ‘zaruretler yasakları mubah kılar’ gibi genel prensip ve hukuki kaidelerle; ‘ Andolsun ki biz insanoğullarını şerefli ve mükerrem kıldık’ (İsra 70) ayeti, Hz.Aişe’den sahih bir senedle rivayet edilen ‘ Ölünün kemiklerini kırmak dirinin kemiklerini kırmak gibidir.’ hadisi ayrıca ‘ Mü’minin ölüsüne yapılan eziyet ve işkence dirisine yapılan eziyet gibidir.’ hadisleri arasında çelişki olduğunu söylemek, hatalı olur. Çünkü, bu ayet ve hadislerden maksat, ölüye saygı duymak, onu bayağı basit bir şey kabul etmemek ve müsle yapmamaktır. Nitekim yukarıda geçen ‘kemikleri kırmayı’ yasaklayan hadisin vurud sebebi de bunu gösterir. Hz.Muhammed kabir kazarken, kabirden çıkan kemikleri kırarak atan kimseye, bunu yapmamasını söylemesi, ölüye saygı duymanın gerekli olduğunu gösterir.
    İnsana saygı duymayı öngören nasların amacı ile, organ naklinde veya buna cevaz vermekteki asıl amaç arasında bir çelişki olmasa gerek; çünkü, organ naklinde asıl amaç, muztar durumda kalan bir kimsenin hayatını kurtarmak veya iş görmez bir hale gelen organın nakil yoluyla, işler hale getirip insanı, bu hastalığın çekilmez ızdırabından kurtarmak veya dindirmektir. İşte organ naklinde asıl amaç, bir şahsın hayatının kurtarılmasıdır; yoksa bazılarının dediği gibi, insana eziyet etmek, müsle yapmak gibi bir art niyetin bulunmamasıdır. Çünkü tıp ilmi de, Şafi hukukçu  Abdusselam’ın ifadesine göre, aynen din gibi insanın büyük yararları için vaz’ edilmiş, tesis edilmiş bir ilim dalıdır. Amacı insanları öldürmek değil, tedav, ed,p, yaşatmaktır.
Cerrahın elindeki kesici alet, cana kıyan, kan kusan bir bıçak değil, aksine hastanın  şifa bulmasına vesile olan bir araçtır. Cenin ve mücevher misallerinde gördüğümüz gibi, önceki fukaha bu geniş anlayışıyla otopsi gibi tıbbi müdahalelerin yapılabileceğine ışık tutmuşlar ve insanı korumak ve onu sıkıntılardan kurtarmak amacını gütmüşlerdir.
4) Tedavi Olmayı Gerektiren Genel Prensipler: Hukuki deyimiyle ‘zarar izale edilir’ kuralı, İslamın kabul ettiği en önemli prensiplerden biri olduğuna göre, eğer tıbben gözdeki körlüğü veya görme zayıflığını gidermek mümkün olursa, o takdirde gözün tedavisi için, ölen kimselerin gözlerini bu amaç için alıp, tedavide kullanmak şer’an caizdir. Ancak bu, canı veya bir organı korumayı vacip kılan zaruret ölçüsünde olmalı ve bu ölçüyü aşmamalıdır. İşte bunun için canı birtakım afetlerden, hastalıklardan korumak için tedavi olmak dinen meşru kılınmıştır. Tedaviyi emreden naslar, tedavi araçları ile tedavi zaruretin gerektirdiği ilaçları meşru kılar. Hatta dinen mubah olan ilaç ve benzeri şeyler bulunduğu takdirde, dinen haram olan şeyleri de meşru kılar. Dirilerin sağlık ve tedaviye olan ihtiyacı zaruret derecesinde, hatta bunun da ötesinde tabi bir durum olduğu bir gerçektir.
   Görme özelliğini kaybeden bir gözün tedavi edilmemesi neticesinde ortaya çıkacak zarar ve mahrumiyet ile tedavi için organı alınan ölünün hürmeti yani ona gösterilmesi gereken saygı karşılaştırılacak olursa, birincinin daha çok zararda olduğu görülür. Çünkü sağ olup, gözünden rahatsız olan birinin göz gibi en önemli bir organa ihtiyacı varken; diğerinin buna ihtiyacı yoktur. Yukarıda da belirtildiği gibi: ‘ iki kötü durum karşı karşıya geldiği zaman, zararı en hafif olan işlenir, zararı büyük olan kötülük ortadan kaldırır.’ hukuk kuralına göre, organı alınmak suretiyle ölüye verilecek zarar; tedavi edilmeyip, hastayı olduğu gibi kendi haline bırakarak ıztırap içinde kıvranmasından daha hafiftir. İmam Muhammed’e göre; koyun, sığır ve diğer hayvanların kemiklerini tedavi amacıyla kullanılabilir. Ancak domuz için bu durum haramdır.
5) Organ Naklinde Aranan Şartlar:
a) Organ bağışlayandan alınan organ, onun normal hayatını sekteye uğratacak yani onda hayati tehlike yaratacak şekilde olmalı,
b) Organ verme, bağışlama işi serbest iradeye dayanmalı; kimsenin baskısı altında olmamalı,
c) Organ bağışı yapanın, sağ iken yazdığı yazılı bir belgesi veya öldükten sonra ebeveynin muvafakatı olmalı,
d) Yapılan organ naklinin, buna muhtaç ve muztar olan hasta için başvurulacak en son çare olduğu kesinleşmiş olmalı,
e) Diriden yapılan naklin onun hayatını sona erdirecek kalp gibi tek bir organ olmamalı,
f) Yapılan naklin, organ sahibinin bünyesinde tabii görünümü bozmayacak şekilde olmalı,
g) Organ bağışlama bir kazanç vesilesi olmamalı,
h) Organı alınacak kişinin tamamen ölmüş olması gerekir.
    burada şunu belirtmek gerekir; eğer tedavisi mutlaka organın değişmesi yani nakil yoluyla olacak bir hasta, muhtaç olduğu organ kendisine bedelsiz verilmeyeceğini kesinleşirse, o takdirde, hasta bedelini verir ve organı alır. Ancak dini sorumluluk verene değil bedeli alanadır.
    Sonuç olarak denilebilir ki; beyin ölümü gerçekleşmiş kadavradan yapılan organ nakli, hem ölümü bekleyen hastaların hayata dönmesine vesile olmakta hem de çift yönlü büyük bir israfın önüne geçmektedir. Kur’an-ı Kerim, bir kişinin hayatını kurtarmanın bütün insanların hayatını kurtarmak gibi büyük bir iyilik olduğunu belirtmekte, muhtaçlara yardım etmeyi emretmekte ve israftan şiddetle insanları sakındırmaktadır. Öyleyse Kur’an açısından organ nakli caiz olarak görülür.

Habibe ÜSTÜNEL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder